Nihayet, uzun zamandır Karadağ’da merak ettiğim şehirlerin başında gelen Kotor’a ayak basmıştım. Bu yazımda iki gece kaldığım Kotor’da Gezilecek Yerler, Kotor turistik yerler, Kotor Gece Hayatı, Kotor’a Nasıl Gidilir, Kotor’da Yeme İçme ve Kotor Kalesi ile ilgili izlenimlerimi paylaşacağım.
Detaylara girmeden şunu da açıklamalıyım ki, bence Kotor, sokaklarında gezinmesi bakımından bana biraz Venedik’i çağrıştırdığından karşılaştırma yapma gereği duydum. Diyebilirim ki Kotor, Venedik’ten çok daha güzel bir şehir. En azından Kotor sokaklarında dolaşmak Venedik’tekinden daha zevkliydi. Diğer yandan, Kotor ismini şehrin bazı yerlerinde Cattaro olarak görürseniz şaşırmayın. Çünkü, bu eskiden kullanılan İtalyanca ismi.
Yazı İçeriği
Kotor Tarihi Hakkında Bilgiler
Karadağ’ın en önemli turistik şehirlerinden biri olan Kotor, Osmanlıların, zamanında buraya yakın birçok kenti almasına rağmen fethedilememiş. O dönemde Venediklilere ait bir kale olan Kotor’un fethedilemeyişi Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nde okuduğum kadarıyla şöyle:
O dönem, sadrazam Köprülü Mehmet Paşa, Hısım Mehmet Paşa’yı Rumeli eyaletiyle ve 20 oda yeniçeriyle görevlendirip kale 77 gün kuşatılmış. Ama Bosna eyaleti veziri olan Seydi Ahmed Paşa, kendisinden yardım istenip “Beni serdar etmediler” deyip yardıma gelmeyince fetihsiz dönülmüş. Hatta bu yüzden, Evliya Çelebi çevre kentlerin alınıp buranın alınamaması ile ilgili olarak “Kotor Kalesi, Osmanoğlu devleti içinde bir çıban gibi burçları ve bedenleriyle durur. Yazık Osmanoğlu devletine ve şerefine.” demektedir.
Kotor’a Nasıl Gidilir ?
Ulcinj’den Kotor’a ulaştığım için diğer yerler hakkında ulaşım ile ilgili bir yorum yapamayacağım. Ulcinj – Kotor arası tek yön bilet fiyatı 7,5 Euro ve taşıyacak olan firma ismi Zejdin. Bu da, otobüsten ziyade bir minibüs boyutunda. Araç sabah 07:15’te kalkıyor ve Bar, Budva, Petrovac ve Cetinje gibi şehirlere uğrayıp en son Kotor’a saat 10:00’a doğru varıyor.
Kotor otobüs terminalinden Old Town’a gelmek için önce otobüsten iner inmez sağ tarafı takip edip anayola çıkacaksınız. Aşağıya doğru devam edip küçük bir kavşak göreceksiniz ve yine bir yere sapmayıp sağdan devam edince sarı bir bina ve Kotor surlarının önünde yuvarlak havuz gibi bir alan göreceksiniz. İşte, buranın hemen yanında yer alan Güney Kapısı’dan (Vrata od Gurdiča) girildiğinde Old Town’a ayak basmış oluyoruz. Bahsettiğim yer şurası:
Kotor’da Nerede Kalınır ?
İki gece kaldığım Kotor’da tercih ettiğim hostel, bu Güney Kapısı’ndan girdikten sonra dümdüz gidip 100 metre sonra karşımıza çıkan Old Town Hostel idi. Net olarak diyebilirim ki, bu hostel tüm seyahatlerim boyunca kaldığım belki de en iyi hosteldi. Eğer Kotor’a geliyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum. Hatta BURADAN anında rezervasyon yapabilirsiniz.
Old Town Hostel, otobüs terminalinden yaklaşık 10 dakika yürüme mesafesinde. 6 kişilik odada tek kişilik konaklama için kahvaltı hariç gecelik ücret olarak 10 Euro ve gece başına 1 Euro şehir vergisi verdim. Odalar gayet geniş ve rahattı.
Güney Kapısı’ndan giriş yönüne göre, bu hostelin bulunduğu bloğun en başında küçük bakkal tarzında bir yerleri var. Onun yanında akşam yemeğinin ve kahvaltının yapıldığı dinlenme odası ve onun da yanında resepsiyon girişi var. Siz de benim gibi, buraya ilk vardığınızda kesin olarak bu dinlenme odasına gireceksiniz. Ancak, resepsiyon girişi burası değil bir sonraki yer. Bu arada, hostele girer girmez Martin, Marko ve Nikola’nın yoğun esprilerine maruz kalacaksınız. Gerçekten çok iyi elemanlardı.
Bu hostel, kendi müşterisini kaçırmamak için her şeyi düşünmüş. Mesela, 5 Euro’ya akşam yemeği veriyorlar ve eğer katılırsanız sabah kahvaltısını bedavaya alıyorsunuz. Hem sosyalleşmek hem de fazladan para harcamamak için deneyebilirsiniz. Ben şahsen, iki akşam da katılmıştım. Akşam yemeğinde genel olarak, 1 parça büyük tavuk (sorun olmaz derseniz öncelik domuz eti), biraz patates kızartması ve salata koyuyorlar. Yemekten sonra çeşitli atraksiyonlar yapılıyor ve çalışanlardan Marko sürekli viski takviyesi yapıyor. Sabah kahvaltısında ise, iki dilim tost ekmeği, 1 parça peynir ve iki adet kırılmış yumurta veriyorlar. İsterseniz Türk kahvesi de yapıyorlar. İlginç bir şekilde, siyah çay hariç her türlü çay var. Türk kahvesini de nesquik yapar gibi yapıyorlar haberiniz olsun.
Unutmadan söyleyeyim. Bu hostel, Mostar’a direkt olarak ulaşım hizmeti sağlıyorlar ve bu hizmetin ücreti 30 Euro. Kotor’dan Mostar’a araştırdığım kadarıyla direkt olarak otobüs yok.
Kendiniz gitmek isterseniz, Herceg Novi’den veya başkent Podgorica’dan otobüs var diye biliyorum. Tabi bu da hem sabah vakti koşuşturma ve zaman kaybı demek. Fiyat olarak bu seçenek sanırsam daha pahalıya geliyor. En temizi, benim yaptığım gibi. Ayrıca, hostelin aracı Dubrovnik üzerinden gitmeden Bosna Hersek sınırlarına giriyor. Yani Schengen vizem yok diye korkmanıza gerek yok. Saati ve diğer detayları Mostar yazımda anlatacağım.
Kotor Gezilecek Yerler
Kotor’da da asıl sezon, Balkanlar’daki diğer yerler gibi 1 Haziran’dan itibaren başlıyor. Yine de bahar aylarında da normal yaz sezonunda da gitseniz, benim tavsiyem şehri ya sabah çok erken, ya da öğleden sonra saat 4-5 gibi gezmeniz. Çünkü, limana yanaşan cruise gemileri yüzünden bazı zamanlar neredeyse adım atacak yer kalmıyor. Hele ki, Temmuz ve Ağustos aylarında nasıl olur tahmin bile edemiyorum. Benim tavsiyem, hem havanın güzel oluşu hem de aşırı kalabalık olmayışı sebebiyle Mayıs ayıdır.
Kotor’a vardığım ilk gün hava yağmurlu olduğundan o gün, Stari Grad’ı dolaşıp ertesi gün kaleye çıktım. İki günlük Kotor maceramda gezdiğim yerleri anlatacak olursam;
Kotor Şehir Kapıları
Kotor’da üç adet şehir kapısı bulunuyor. Biri en çok bilinen ve geçilen 1555 yılında yapılmış Deniz Kapısı, bir tanesi Škurda Nehri’nin üzerinden geçilen köprüye bitişik 1540 yılında yapılmış Kuzey Kapısı ve diğeri de ulaşım kısmında anlattığım 13. yüzyıldan kalma Güney Kapısı.
Evliya Çelebi, anlatımında Kotor’dan bahsederken karşı köylerden baktıklarında sadece deniz tarafına bakan bir kapı gördüğünü söylüyor. Bu Deniz Kapısı üzerinde Mareşal Tito’nun “Tude Nećemo Svoje Ne Damo” lafı yazılı. İnternetten araştırdığıma göre “Bizim olmayanı istemeyiz, bizim olanı da başkasına vermeyiz” anlamına gelen bir cümleymiş. Yine kapının üzerindeki 21 Kasım 1944 tarihi ise Kotor’un İkinci Dünya Savaşı’nda Mihver kuvvetlerinden kurtuluşunu simgeliyor.
Bu kapıya bakıldığında üstünde yer alan sütunlu bina Dük Sarayı ve ona bitişik köşedeki turuncumsu renkteki yapı ise 1810’da yapılmış Napoleon Tiyatrosu. Tiyatro binasının hemen yanında ise eskiden Cephanelik olarak kullanılan bina yer alıyor.
Škurda Nehri
Gayet hızlı akan ve Kotor’u güzelleştiren bir nehirdir. Kuzey Kapısı’na girerken bu nehir üzerinde bir de köprü yer alıyor.
Kotor Kalesi
Bir kenti kuşbakışı görmenin en iyi yolu, o kentin en yüksek yerine çıkmaktır. Aynı şey, Kotor için de geçerli. Ancak, bu manzaranın başka manzaraya benzemediğini çıkınca daha iyi anlayacaksınız.
Kotor ile ilgili verebileceğim ve başka hiç bir yerde duymamış olacağınız en büyük tüyo kaleye çıkış ile ilgilidir. Gerçi, Seyahat Blogları’nın Facebook sayfası ve kendi sayfamda paylaşmıştım.
- Kotor Kalesi’ne Ücretsiz Giriş
Kotor Kalesi’ne giriş normalde sabah saat 8’de başlıyor ve giriş ücreti 8 Euro. Tabi giriş derken herhangi bir kapı yok, sadece görevli o saate orda oluyor. Eğer, sabah 8’den önce kaleye çıkarsanız orada herhangi bir görevli olmayacağı için para falan ödemeyeceksiniz. Şimdi, “böyle olaylara gerek yok, ben paramı veririm geçerim” diyebilirsiniz. Ancak, bu sayede birden fazla kuş vurmuş oluyoruz. Çünkü, Kotor’da sabahın erken saatleri havanın en temiz ve en açık olduğu zamanlar.
Ben saat 07:15’te gitmiştim. Bu sayede, hem çok net fotoğraflar çekiyorsunuz, hem de kalede hiç turist olmadığı için rahatça dolaşıyorsunuz. Bonus olarak da, kendinize bir öğünlük para ayırmış oluyorsunuz. Saat 9 gibi kaleden aşağıya indiğim sırada karşılaştığım turist ordusunu görünce ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım.
Şimdi bir bütün olarak kaleden bahsedecek olursam, öncelikle kalenin deniz kapısı tarafına bakan surlarında bir tanesi Güney Kapısı’nın bulunduğu köşede, bir tanesi tam Deniz Kapısı’nın yanında ve diğeri de Perast otobüslerinin kalktığı yerde olmak üzere Dük Sarayı’nı ve kaleyi korumak için yapılmış 3 adet tabya bulunuyor. Bunların dışında kentin Kuzey Kapısı’nın her iki yanında da Riva ve Bembo adı verilen tabyalar bulunuyor. Bembo tabyası şu an açık hava tiyatrosu olarak kullanılıyor.
Kampana (Çan) Kulesi
Škurda Nehri ile kalenin birleştiği köşede bulunan burç Çan Kulesi (Kampana Tower) olarak adlandırılıyor.
Artık kaleye tırmanış vakti geldi. Takip ettiğim yol, kaldığım hostelin az ilerisindeki Salate Meydanı’nın sağ yukarıya devam eden yoluydu. Buradan başka 1-2 yerden daha yukarıya çıkılıyor. Yanınızda bol su getirmeyi tavsiye ediyorum. Yorucu merdivenlerden yavaş yavaş yukarı çıkarken fotoğraf çekip biraz dinleniyorum.
Biraz daha ilerledikten sonra yolun ortalarında bir yerde karşımıza 1518 yılında yapılmış olan Church of Our Lady of Remedy çıkıyor. Bu kiliseye varmadan önce ise 4-5 tane küçücük dua edilen türbeler bulunuyor.
Bu noktada Kotor Körfezi manzarası müthiş. Bu enfes manzara, her adım attığınızda daha da güzelleşiyor.
Tam gaz yukarıya devam edip küçük bir kaleyi geçtikten sonra karşımıza aslanlı bir kapı çıkıyor. Buraya, San Marko mevkisi deniyor. Sanıyorum, bir zamanlar buranın bir Venedik kalesi olması sebebiyle yapılmış. Biraz daha yukarıda ise artık Karadağ bayrağının oraya vardığımızda St. John ya da San Giovanni Kalesi‘ne ya da hisarına geliyoruz. Buradan çektiğim enfes Kotor manzarası ise kısaca şöyleydi :
Bu bölgede ayrıca eski bazilika tarzında birkaç yapının kalıntıları da yer alıyor.
Katedral, Kilise ve Manastırlar
Kotor Old Town fazla büyükçe bir yer olmamasına rağmen içerisinde bir sürü katedral, kilise ve manastır yapıları yer alıyor. Bunlardan en önemlisi kentin göbeğinde yer alan, 1166 yılında yapılmış St. Tryphon Katedrali‘dir. Giriş ücreti 2 Euro.
Škurda Nehri kenarında bulunan ve oldukça yeni sayılabilecek 1909 yapımı Sveti Nikola Kilisesi bulunuyor. Buraya aynı zamanda nehir tarafındaki surların üzerinden de ulaşabilirsiniz.
Yine Sveti Nikola Kilisesi’nin bulunduğu meydanda bir başka eski yapı 1195 yılı yapımı St. Luke Kilisesi yer alıyor.
Kotor’un Kuzey Kapısı’nın çıkışında yer alan kilise ise 1221 yapımı St. Mary Kilisesi. Araştırmalar sonucu bu kilisenin altında Erken Dönem Hristiyan Bazilikası bulunmuş.
Bu saydığım kiliseler dışında St. Tryphon Katedrali’nin arkasında 1263 yılında yapılmış St. Paul Kilisesi, St. Luke Kilisesi’ne yakın 12. yüzyıl sonlarında yapılmış olan St. Anne Kilisesi ve yine erken dönem bir bazilika kalıntılarının üzerine yapılmış St. Mihailo Kilisesi ve Güney Kapısı’na yakın bir yerde ise 17. yüzyılda yapılan St. Francis Manastırı yer alıyor. Diğer bir kaç manastırın kalıntıları ise Sveti Nikola Kilisesi’nin yakınlarında bulunuyor.
Denizcilik Müzesi
Açıkçası buraya yağmurdan kurtulmak için girdim. Hazır girmişken belki bizimle alakalı bir şeyler bulurum diye dolaşmaya karar verdim. Denizcilik Müzesi, Grgurina Sarayı denen bir binanın içine kurulmuş. Giriş katının dışında 2 katı daha var. İçerisinde, çeşitli dönemlere ait Türklere karşı da savaşmış önemli kişilerin ve gemilerin fotoğrafları, çeşitli yağlı boya tabloları, üniformalar, gemi maketleri, kılıçlar ve tüfekler bulunuyor.
Girişte ücretsiz audio guide da veriyorlar. Müzenin giriş ücreti 4 Euro. Bu fiyata değer mi derseniz, bence değmez.
Saat Kulesi
Deniz tarafına açılan kapının tam karşısında bulunan 17. yüzyılda yapılmış olan kapıdır. Tam tarihini soracak olursanız 1602.
Saraylar
Küçük diyebileceğim Kotor kentinde sayabildiğim 10 tane saray vardı. Birincisi, yukarıda bahsettiğim Dük Sarayı. Bundan başka, günümüzde Kültürel Varlıkları Koruma Enstitüsü olarak kullanılan Drago Sarayı, Deniz Müzesi olarak kullanılan Grgurina Sarayı ve başka bir amaçla kullanılıp kullanılmadığı hakkında bir fikrim olmayan 17. yüzyılda yapılmış olan Grubonja, Pima ve Bizanti Sarayları, 14. yüzyıl yapısı Buča Sarayı ve 18. yüzyılda yapılmış olan Beskuča, Lombardič ve Vrakjen Sarayları yer alıyor.
Karampana Çeşmesi
Burası eskiden Kotor şehrinin içilebilir suyunun sağlandığı tek su kuyusuymuş. Günümüzdeki, çeşme ise 17. yüzyıl sonlarından kalma bir yapıymış.
Bu saydıklarım dışında dışarıdan bakmakla yetindiğim, Kotor tarihi belgelerinin bulunduğu Archivium Binası ve St. Joseph Kilisesi‘nin arkasında bulunan 19. yüzyıl yapısı bir hapisane bulunuyor.
Kotor’daki son günümde, Karadağ’ın bağımsızlığının 10. yılı dolayısıyla çeşitli kutlamalar yapıldı. Geleneksel müzikleriyle folklor ekibi gibi bir grubun gösterisi vardı ve meydanda konser vs. için bir sahne hazırlanıyordu. St. Tryphon Katedrali’nin önünde yapılan bu gösteriyi çektiğim videoda bulabilirsiniz.
Kotor’da Ne Yenir ?
Kotor’da kahvaltı ve akşam yemeklerini hostelde yediğim için açıkçası yiyecek alışverişi yapma ihtiyacı hissetmedim. Zaten, Old Town’da herhangi bir süpermarket tarzında bir yer de gözüme çarpmadı. Sadece otobüs terminalinden gelirken yol üzerinde yanlış görmediysem IDEA Supermarket vardı.
Onun dışında Kotor’da sadece tek bir yerde yemek yedim. O da Pronto Pizza isimli pizzacıda. Foursquare’den baktığımda burası Türk turistlerin uğrak mekanı olduğunu gördüm. Fiyatlar çok da ucuz sayılmaz ama pizzalar gerçekten nefis. 1 adet Pizza Margarita (7,70 Euro) ve 1 adet kola (2,50 Euro) için benden 10,20 Euro almışlardı. Yine de tavsiye edebilirim.
Kotor Gece Hayatı
Kotor’da daha önce bahsettiğim gibi sezon 1 Haziran’da başladığı için etrafta aman aman bir gece hayatı atmosferi yoktu. Yine de tertemiz Kotor sokaklarında gece gezmesine de çıkmak keyifliydi. Ben de, kaldığım hostelin düzenlediği Pub Crawl’a katılıp birkaç adet mekanı görme fırsatı yakalamıştım. Karadağ’ın bağımsızlık günü olduğu için ücretsizdi. Bu arada, Kotor’da mekanlarda müzik saat 01:00’a kadar çalınabiliyor.
Maximus : Gerek kendi araştırmalarım gerekse yerel halktan kişilerin söyledikleri doğrultusunda diyebilirim ki, bu mekan Kotor’un en büyük ve tartışmasız en iyi gece kulübüdür. Yalnız mekanda yangın çıktığı için ben oradayken kapalıydı. Temmuz ya da Ağustos aylarında açılması planlanıyormuş.
Old Town Pub : Rock ağırlıklı müzik yapan, iki katlı bu mekanda ortam fena değil. Yalnız içeride felaket derecede sigara dumanına maruz kalabilirsiniz. Fiyatlar aşırı pahalı değil.
Havana : Dışarıda bir sürü sandalyesi olan bir mekan. İçecekleri iyi ancak çok kalabalık olduğu için sadece dışarıda takılıp hostelde tanıştığım kişilerle muhabbet etmiştim.
Letrika : İçerisi çok da büyük olmayan bir bar ve yanlış hatırlamıyorsam küçük bir dans pisti gibi bir yeri vardı. Dışarıda birkaç tane de masası bulunuyor.
Kotor’da kaldığım 2 günlük süre içerinde gözlemlediklerim bunlardı. Bir sonraki yazımda, kısaca Perast’a değineceğim.
Kotor Araç Kiralama
Kotor’da araç kiralama seçeneklerine BURADAN ulaşabilirsiniz.
Seyahat fotoğraflarım ve videolarım için beni sosyal medya hesaplarımdan da takip edebilirsiniz.
INSTAGRAM : @seqununseyahatnamesi
Kapsamlı bir yazı olmuş elinize sağlık.
Merhaba,
Kotor için kaç gün önerirsiniz ve tek başına gezilirse sıkıcı olabilir mi?
Merhaba, Kotor aslinda 1 gunde de gezilebilecek bir yer. Ama ideal 2 gun olabilir. Tek basina ya da daha fazla kisiyle dolasmak kisiden kisiye degisir. Ben sahsen tek gitmeyi seviyorum.
Merhabalar, sizce Kotor mu Budva mı?
Merhaba Cüneyt,
Budva’ya gitmedim ama bildiğim kadarıyla orası biraz daha deniz, plaj turizmine yönelik. Kotor bana daha fazla hitap ettiği için burada karar kıldım. Diğer yandan ekstra bir zamanım olsaydı Budva’ya da mutlaka uğramak isterdim.
Kotor’u bende gördüm nişan fotoğraflarımı çektirmek için gitmiştim gerçekten harika bir yer 🙂
Kalabalık olmayan zamanda çok daha güzel. 🙂